
Sanat Değerlendirmesi
Bu etkileyici eser, izleyicileri havada beliren bir anın içine çekiyor ve ünlü Waterloo Köprüsü'nü gözler önüne seriyor. Köprü, zarif kemerleriyle suyun yüzeyinde yüzüyormuş gibi görünüyor ve çevresiyle neredeyse kaynaşıyor. Monet ustaca kapalı bir günün özünü yakalıyor: gökyüzü, lavanta, gri ve yumuşak beyaz tonlarının zahmetsizce birleştiği, soluk renklerle örtülmüş. Atmosfer, yoğun bir sisle veya belki de geçmişteki bir yağmurun kalıntısıyla dolu; sakin bir his uyandırıyor ama aynı zamanda gizemli bir çekim yaratıyor.
Renk paleti, rüya gibi bir kalite yayıyor; Monet'in fırça darbeleri, su üzerindeki ışık yansımalarının nazik etkileşimini yaratıyor. Fırça darbeleri dönerken ve dans ederken, izleyiciyi bu anın güzelliğine kendini kaptırması için davet ediyor. Parlak yüzey üzerinde sakin bir şekilde ilerleyen küçük bot, bu huzurlu manzaraya bir yakınlık katıyor; sanki bu sakin yaşamın devam ettiği bir anın tanığıymışız gibi hissettiriyor. Bu resim, sadece bir görsel zevk değil, aynı zamanda 20. yüzyılın başlarındaki Londra'nın tarihi bağlamına bir pencere, sanayileşmeyi yaşayan ama hala bu kadar sakin bir güzellik sergileyen bir şehir için de bir kapı niteliğinde. Monet'in bu eseri, sanatı çevresindeki doğayla birleştirme yeteneğine bir kanıt olarak, anlık anları naz ve zarafet ile ölümsüzleştirir.