Bu etkileyici 18. yüzyıl manzarası, yumuşak sepya tonları ve nazik mürekkep yıkamaları ile huzurlu bir kırsal sahneyi yakalıyor. Kompozisyon, kıvrımlı toprak yol boyunca gözleri yönlendiriyor; burada atlı bir adam ve ayakta duran bir kadın karşılaşıyor; muhtemelen başlıktaki 'Çingene Kahin' motifini temsil ediyorlar. Yüksek, çatallı ağaçlar zarifçe onları kuşatıyor ve dalları sırlar fısıldıyor gibi; arkada uzak sularda yelkenliler gözükmekte. Işık ve gölgenin ustaca ton geçişleri, sahneye sessiz ve gizemli bir atmosfer katıyor.

Çizimin ustalığı, kalemle katmanlanan çizgilerden ve nazik yıkama tekniklerinden kaynaklanıyor; doğayı samimi ve dikkatli bir gözlemle yakalıyor. Arka plandaki kulübeler ve at arabası günlük köy yaşantısını ima ederken, ön plandaki samimi karşılaşma ile zıtlık oluşturuyor. Sahne merak uyandırıyor ve izleyiciyi kader, fal ve basit hayatların bu su kenarındaki kavşağında nasıl iç içe geçtiğini hayal etmeye davet ediyor. Bu, 18. yüzyıl ortası İngiliz manzara sanatının güzel bir örneği olup, belgesel cazibeyi ince bir anlatımla ve duygusal yankı uyandıran nostaljik bir paletle birleştiriyor.