
Sanat Değerlendirmesi
Bu tablo, izleyiciyi derin bir keder ve ağırlıkla dolu bir ana sürüklüyor; İsa'nın definini tasvir ediyor. Figürler sıkıca toplanmış, duruşları hüzünle dolu; onları gölgeyle sarılmış kayalık, neredeyse bunaltıcı bir arka planla keskin bir tezat oluşturuyor. Sanatçının fırça darbeleri ifadesel ve gevşek, geniş, süzülen dokunuşlar sahnedeki ham duyguyu yankılıyor. Renk paleti, soluk toprak tonlarının hakimiyetinde; derin kırmızılar, koyu yeşiller ve karanlık siyahlar var; İsa'nın solgun, neredeyse hayaletimsi teni ise merkeze çekiyor.
Kompozisyon, her figürün değişen jestleri ve duygusal yoğunluğu aracılığıyla dikkatleri ustalıkla yönlendiriyor: bazılar yas tutarak öne eğilirken, bir figür saygıyla İsa'nın ayaklarını tutuyor, diğerleri ise cansız bedenini destekliyor. Işık ve gölge oyunu, dramatik etkiyi artıran karanlık-açık (kıyaroskuro) bir atmosfer yaratıyor; sahneye kutsal saygı ve insan ıstırabının dokunaklı hissini veriyor. 1840’ların sonlarında yapılmış bu başyapıt, Romantizm’in yoğun duygu ve maneviyata olan hayranlığını yansıtırken, ölüm ve fedakârlık etrafındaki kişisel acı ve toplu yas tutmayı da gözler önüne seriyor.